ORSAM KONUK: ORTADOĞU VE AFRİKA ARAŞTIRMALARI MERKEZİ ARAŞTIRMA GÖREVLİSİ SİYASET BİLİMCİ DR. Mahmoud El-Saied El-Doghim İLE RÖPORTAJ

mahmoud20122.jpg

 

 

ORTADOĞU VE AFRİKA ARAŞTIRMALARI MERKEZİ ARAŞTIRMA GÖREVLİSİ SİYASET BİLİMCİ DR. Mahmoud El-Saied El-Doghim İLE RÖPORTAJ

Dr.Mahmoud El-Saied El-Doghim  uluslararası alanda tanınan ve çalışmaları bulunan Suriye’nin önde gelen siyaset bilimcilerindendir. Uzun yıllardır Türkiye’de yaşayan Seyitoğlu Suriye’de halk ayaklanmasının başlaması ile beraber akademik çalışmalarına ara verip Suriye rejimine karşı mücadeleye yönelmiştir. Seyitoğlu ile gerçekleştirdiğimiz röportajda Suriye’deki süreci, Suriye muhalefetinin durumunu, olası senaryoları ve Türkiye’nin Suriye politikasını konuştuk.
 
Röportaj: Oytun Orhan, ORSAM Ortadoğu Uzmanı
 
ORSAM: Öncelikle kısaca kendinizi tanıtabilir misiniz?
 
SEYİTOĞLU: Ben Dr.
Mahmoud El-Saied El-Doghim. Londra Üniversitesi’nde İslam Merkezi’nde araştırmacıyım. Üniversiteyi Lübnan’da okudum. Yüksek Lisansıma da Lübnan’da başladım ancak o dönem yaşanan savaş nedeniyle bitiremedim. Doktoramı İngiltere’de bitirdim. Suriye’de 1973 yılındaki savaşa da katıldım, iki nişan aldım. Ve 4 sene akademide okudum. Birçok savaş esiri getirdim. Devrimin başlamasıyla tüm işlerimi bıraktım ve ilgimi devrime yönlendirdim.
 
Suriye’deki ayaklanmanın çıkış nedenlerini ve geleceğini nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
Bu devrimi hiçbir parti başlatmadı. Hangi siyasi grup derse “ben bu devrimi başlattım” yalan söylemiş olur. Bu devrim Tunus’ta başladı. Ben Tunus’taki olaylardan sonra daha ayaklanma Suriye’ye sıçramamışken televizyonda “Suriye devriminin de yakın zamanda geleceğini söyledim. Eğer Esad, Bin Ali gibi yaparsa kansız bir devrim olur aksi halde kanlı bir devrim süreci yaşanacak, yeni bir Irak olacak” dedim. Bu devrim Dara şehrinde çocuklarla başladı. Çocuklar duvarlara yazı yazdı, istihbarat geldi tutukladı ve işkence ile öldürdü. Önce Dara ayağa kalktı sonra Banyas ayağa kalktı. Daha sonra Hama başladı, İdlib’e sıçradı. Devrim şu ana kadar devam etmektedir. Devrimin esas komutanları şehitlerdir. Bir şehit düşüyor insanlar o cenazeye katılıyorlar. Rejim bu sefer cenazeye gidenleri vuruyor. Bu sefer çok daha fazla sayıda şehit oluyor. Halk da kesinlikle bu dökülen kanlarla hareket etmektedir. Eskiden bazı köyler arasında sorun bulunurdu ve kesinlikle bir araya gelmezlerdi. Ama şimdi her iki köyden de şehit düşüyor ve beraber ağlıyorlar. Bu devrimin komutanları şehitlerdir. Diğer bütün kesimler bu şehitleri istismar etmektedir.
 
İçerde yapılanan siyasi ve askeri muhalefetin örgütlenme şekli hakkında bilgi verebilir misiniz?
 
Bir parti ya da teşkilat değil sistemden dışlanan tüm kesimler ayaklanmaktadır. İş bu kadar basittir. Onlara kim yardım ediyor, silahı nereden getiriyorlar? Bir kısım asker silahı ile birlikte ordudan ayrılıyor. Hatta bazen depoları da ele geçirip ayrılıyorlar. Günlük yaşam ihtiyaçlarını içerde destek veren kişiler oluyor. Bu kişilerin adını sanını duymuyoruz ancak bunlar içerde destek veriyorlar. En çok içeriden destek gelmektedir. Şu ana kadar hiçbir devletten yardım da gelmemiştir. Bir miktar para ya da silah verilmemiştir. Buna Türkiye de dahildir.
 
Azınlık gruplarının pozisyonu konusunda ne düşünüyorsunuz?
 
Kürtler şu ana kadar bu devrimde rol almadı. Hıristiyanlar da karışmadı. Dürziler sessiz, bekliyorlar. Dürziler de zayıf olduklarını düşünüyorlar ve zarar görmemek için sessiz kalıyorlar. Aleviler ise rejimin yanında yer alıyorlar. Ancak sürekli olarak rejim yıkılırsa bir iç savaş çıkacağı korkusu yayılmaya çalışılıyor. Bu gruplar uzun yüzyıllardır zaten beraber yaşıyorlar. Bu gruplar arasında bir sorun olsaydı Osmanlı zamanında yaşanırdı. Suriye halkının büyük çoğunluğu Müslüman’dır ve Müslümanlar her zaman diğerlerini kabul ederler.
 
Sizce Şam rejimi daha ne kadar dayanabilir?
 
Açıkçası Suriye rejimi dışarıdan çok fazla destek alıyor. Özellikle İran’dan para, silah ve asker yardımı geliyor. Uçaklar Türkiye’den geçiyordu eskiden. Şimdi Irak üstünden geliyorlar. Hizbullah’ın da yardım ettiği biliniyor. Rusya’nın desteği zaten malum. Dolayısıyla İran savaşın içinde, Rusya savaşın içinde. Irak’ın büyük miktarlarda para yardımı yaptığı biliniyor. Ayaklanan halka ise şu ana kadar hiçbir devlet destek vermedi. Sadece söylem olarak destek veriliyor. Ama bu çözüm değil, destek değil. Bir savaş zamanında başka destek gerekmektedir. Suriye’nin sınırlarından içeriye çok az giriş olmaktadır. Halk imkanlarını tamamen içerden temin etmektedir.
 
İçerde birçok şehit, yaralı, fakir insan ve devrimciler var. Bu insanların o kadar fazla ihtiyaçları bulunuyor ki? Bu ihtiyaçların giderilmesi için aylık büyük paralara ihtiyaç vardır. Bu paralar da sadece insani amaçlıdır. İlaç, yiyecek ve diğer malzemeler gibi. Eğer içerdeki teşkilatlara destek verilirse rejime karşı ciddi bir direnç göstereceklerdir. Örneğin Humus’taki yapılanma diğerlerine göre daha güçlü. Bunun nedeni de Humus’takilerin Humuslular’dan iyi yardım alması olmuştur. Humus, Babı Amr ve Rastan’da bu böyledir.
 
Özgür Suriye Ordusu açısından da şöyle bir durum söz konusudur. İçerde bir Özgür Suriye Ordusu var bir de dışarıda bir Özgür Suriye Ordusu var. Dışarıdakilerin doğrudan bir etkinliği olduğunu düşünmüyorum. Dışarıdaki liderliğin işlevi sadece medya. Ama Özgür Suriye Ordusu bir tanımlamadır. Herkes kendini zaten bu şekilde ifade ediyor. Önemli olan kimin etkili olduğudur.
 
Son olarak Türkiye’nin politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
Türkiye söylem açısından çok iyi. Mültecileri aldılar, bu açıdan minnettarız. Ama ortada şöyle bir denklem var. Bir tarafta Türkiye, bir tarafta İran var. Şöyle bakmak lazım. İran ne yapıyor Türkiye ne yapıyor. İran nasıl destek veriyor, Türkiye nasıl destek veriyor. Türkiye halka destek veriyorum diyor, İran da rejime destek veriyorum diyor. Ama şimdi İran rejime nasıl destek veriyor Türkiye halka nasıl destek veriyor. Suriye’de bir savaş var. Benim dostum bir mermi göndermiyor. Ama onların dostu para, yemek, silah her şeyi gönderiyorlar. İran onları her açıdan destekliyor. Ama bizim dostumuz İran gibi davranmıyor. Bu bizim hakkımız. Bizler zamanında Osmanlı ordusunda savaştık. Bizler Irak’ta, Yemen’de, Çanakkale’de şehit düştük. Bizim tarihimiz ortada. Türkiye çok daha fazlasını yapabilir. Adana Anlaşmasına göre Türkiye ordusunun Suriye sınırının 5 km içinde yetkisi vardır. Türkiye diyecek ki benim bu anlaşmadan doğan hakkım var ve bu 5 km. içine giremezsin. Bu bölgeyi muhaliflere verin. O zaman bu bölgeye gerçek muhalifler ve katliamlardan kaçan halk sığınabilir. Bir güvenli bölge istiyoruz. Bu Adana Anlaşması ile haktır Türkiye için. Türkiye bu bölgeyi ciddi olarak tutarsa Suriye ordusu buraya giremez. Biz Türkiye’den silah, asker ya da para istemiyoruz. Bu 5 km.’yi istiyoruz. Suriye halkı zaten şu anda görüldüğü gibi her şeyini vermeye hazır. Bu güvenli bölge dışında bir şeye ihtiyaçları bulunmamaktadır.
 
Sayın Seyitoğlu çok teşekkür ederiz.
 
 
* Bu röportaj ORSAM Uzmanı Oytun Orhan tarafından 22 Şubat 2012 tarihinde İstanbul’da gerçekleştirilmiştir.
 
 
    ORSAM للوصول إلى المقابلة في موقع المجلة  اضغط (هنا) على الرابط التالي

  Pdf


thumb qr1 
 
thumb qr2
 

إحصاءات

عدد الزيارات
16432235
مواقع التواصل الاجتماعية
FacebookTwitterLinkedinRSS Feed

صور متنوعة